13 yılını cezaevinde geçiren Suzi, maruz kaldığı şiddeti ve keyfi cezalandırmaları anlatıyor. Cezaevinde cinsel kimliği sebebiyle uğradığı ayrımcılığın dışarıda da sicil kaydı yüzünden sürdüğünden yakınan Suzi, yaşamını sürdürmede karşılaştığı zorlukları Cankız Şevik’e anlatıyor. Cankız Şevik’in röportajını okuyucularımızla paylaşıyoruz:
Haberin İngilizcesi için http://lgbtinewsturkey.wordpress.com adresine bakabilirsiniz. (to read the interview and lots of other LGBTI related news in English):
Cezaevinde eşcinselsen ceza da var, dayak da
Cezaevinde kaldığı 12 yıl boyunca cinsel yönelimi sebebiyle ayrımcılığa uğrayıp, şiddet gören Suzi, dışarı çıktığında ise sicili yüzünden hiçbir işe kabul edilmedi. Suzi, cezaevlerindeki ayrımcılığı ve eşit muamele görme mücadelesini anlatıyor.
Röportaj: Cankız Çevik
Bana Suzi diye hitap edebilirsiniz. 12 yıl cezaevinde kaldım ve yaklaşık 2 buçuk ay önce çıktım. Suçum da sahtecilikti. O dönem iş yerim iflas etmişti ve istemeyerek de olsa yolsuzluğa başvurdum. Suç işledim ve hak ederek düştüm yani içeriye, bir ders oldu bana. Ama tabii her şeyimi yitirdim o sırada.
Hapse girmeden önce nerede yaşıyordunuz?
Yine Ankara’daydım. İş yerim de buradaydı. Ama içerideyken hayatım tepetaklak oldu; annem vefat etti, eşimle ayrıldık, kimsem yok. Çocuklarımın ikisi burada, biri Fransa’da. Yeni bir hayat kurmaya çalışıyorum ama devletin hiçbir yardımı olmuyor. 2 aydır ortada kaldım, nereye git deseler gidiyorum. Kapı kapı her yere gidip iş bakıyorum ama yüz kızartıcı suç işlemiş olduğum için iş yerleri pek güvenmiyor. Geçmişte böyle bir suç işlemiş olmam, o işe girince bir daha aynı şeyi yapacağım anlamına gelmez. Zaten tekrar öyle bir yola sapacak olsam, gidip düzgünce iş başvurusunda bulunmam. Bunlardan uzak durayım, toplumla bağdaşayım, artık gücüm yettiğince, yaşım yettiğince topluma faydalı olayım istiyorum. Olmuyor, bir türlü olmuyor. Gidilebilecek devletin bütün kademelerine gittim. Hatta bugün Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne bile gittim. Saat akşam üstü 4 falandı, kapıdaki koruma polis “Geç kaldın, bu saatten sonra bulamazsın yetkili kalem” dedi. Ona durumu anlattım ama o da “Buraya boşuna gelmişsin, Başbakan bir şey yapamıyorsa burası ne yapsın sana?” dedi. Ortada kaldım yani. Yaklaşık 10-15 gündür imkanım olmadığı için bir transseksüel arkadaşın yanında kalıyorum, o bana evini açtı.
İmkanınız olmadığı için ev tutamıyorsunuz, değil mi?
Tabii, her gittiğim 500 liradan 1000 liradan açıyor pazarlığı. Ben de ya otelde ya da böyle sevdiğim arkadaşlarımın evinde kalıyorum. Ama bir yerde emanet kalmak çok kötü bir şey. Mesela ben dün gece buraya gelmedim, telefonum olmadığı için haber de veremedim, haliyle merak etmişler başıma bir şey mi geldi diye. Yani onlar da tedirgin oluyor, ben de rahat edemiyorum tabii. Cezaevi hayatı zaten beni yedi bitirdi.
Hangi cezaevinde, ne şartlarda kalıyordunuz?
En uzun Tokat Cezaevi’nde kaldım. Transseksüel ve travesti arkadaşlarla beraber yatıyorduk. Bize karşı ayrımcılık o kadar çoktu ki… Örneğin; bize atölye çalışmaları, cezaevinde iş imkanı, kuaföre gitmek, sportif alanlara çıkmak veya bilgisayar kursu yok. Sebep? Ben biseksüelim, öbürü travesti, diğeri gey diye…
Bu haklarınızdan mahrum bırakılmanız size resmi olarak nasıl açıklanıyordu?
Biz cezaevi yönetimine dilekçe veriyoruz, başvuruda bulunuyoruz. Yönetim bize resmi olarak “Siz eşcinselsiniz, biz sizi normal insanların olduğu bir topluma çıkartamayız” diye cevap veriyordu. Dışlanıyoruz yani. Karşı geldiğimizde de koğuşa girip dövüyorlar. Ben çıkar çıkmaz özellikle Tokat Cezaevi’ni Adalet Bakanlığı’na şikayet ettim. Sonu ne olacak bilmiyorum. Ayrım ve baskı yapılıyor insanlara. Özellikle eşcinsel, travesti ve transseksüellere… Onları heteroseksüel, biyolojik erkek veya kadınların yanına koymuyorlar. Örneğin; gardiyanlar oranın mahkumlarına iş veriyor, biz idareye veya revire çıktığımızda diğer mahkumlara “saldırın” diyerek dövdürüyorlar bizi. Ben birebir yaşamadım ama yaşayan arkadaşlarım oldu. Özellikle transseksüel arkadaşların çoğunun arkası da olmuyor, aileleri tarafından dışlanmış, bakacak kimsesi olmayan kişiler oluyorlar. O yüzden sürekli baskı görüyoruz. En çok Tokat ve bir de İstanbul, Metris Cezaevi’nde yaşadım bu sorunu. Memurlar korkunç eziyet ediyorlar. Komalık edene kadar seni dövüyorlar. Mesela tahliyeme 15 gün kala beni dövüp, burnumu kırdılar ama şikayet ettiğimizde müdür diyor ki, “Sen benim memuruma küfür etmişsin.” Halbuki öyle bir şey yok.
Bu anlattıklarınızla ilgili nerelere başvuruda bulundunuz?
Ben içeride de hepsine söylemiştim, “Çıktığımda sizleri şikayet edeceğim” diye. İnsan Hakları Komisyonu’na verdim, Adalet Bakanlığı’na verdim, Başbakanlığa, Cumhuriyet Halk Partisi’ne, Barış ve Demokrasi Partisi’ne, hepsine dilekçe verdim. Daha bir, bir buçuk ay içerisinde oldu tüm bunlar o yüzden hala cevap bekliyorum ama takibini yapacağım.
Peki şikayet ve taleplerinize yanıt vermelerini beklerken nasıl iş bulup, hayatınızı kazanacaksınız?
Benim durumum bu. Günlerdir kapılarda yalvarıyorum. “Bana bir yardımcı olun toplumda yer bulmam konusunda” diyorum ama öyle inatçı bir hükümet ki hiç duymuyor. Ne yapayım, suç mu işleyeyim? Benim bir ailem yok. Nüfus kütüğüme de baktılar, yaşayan kimsem yok. Hanımla aramız kötü olduğu için, çocuklarımla da görüşmüyorum. Dört yıldır çocuklarımı da hiç görmedim. 50 yaşındayım, “Sokağa çıkayım seks işçiliği yapayım” desem onu da beceremiyorum, elimden gelmiyor.
Şu an evinde kaldığınız kişiyle nasıl tanıştınız?
Benim hapishaneden transseksüel bir arkadaşımın arkadaşıydı. O çok övdü; “Adanalı’dır, çok delikanlı, dürüst bir kızdır” diye, onun üzerine bulup geldim yanına. Ama tabii onu da sıkıntıya sokmak istemiyorum. Onun da bir hayat düzeni var, ben de bir an önce kendime bir düzen kurmaya çalışıyorum. Mesela gittiğim iş görüşmelerimde hiç eşcinsel olduğumdan da bahsetmiyorum. Bir de onu söylesem o zaman kimse hayatta iş vermez bana.
Bir cevap yazın