KADAV – Kadınlarla Dayanışma Vakfı‘nın yolu bir dönem hapishaneden geçmiş kadın ve LGBTİ+ların hapishane ve tahliye sonrası süreçte yaşadıkları ayrımcılıklara dair hazırladığı içeriği sizlerle paylaşıyoruz:
Hayatın her alanında toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılıkla karşı karşıya kalan kadınlar ve LGBTİ+lar hapishane süreçlerinde ve tahliye sonrası süreçlerde bu ayrımcılığı daha şiddetli yaşıyor. Bir dönem yolu hapishaneden geçmiş kadınlar ve LGBTİ+lar tahliye sonrası toplum tarafından çoğunlukla ciddi bir ötekileştirme, yalnızlaştırma ve etiketlenmeyle karşı karşıya kalıyor. Mahpushane deneyimi yaşamış kadın ve LGBTİ+lar yaşadıkları zorlukları anlatıyor:
“Dışarısı çok zorlu, yalnızsın. Çünkü hem ailen ve çevren bıraktığın gibi değil hem de bir iş imkanından mahrumsun”
“En azından erkek olsaydım inşaatta çalışırdım, kadın olmak ve eski mahpus olmak işleri daha da zorlaştırıyor.”
“Şiddetin en kötüsü kimliğini saklayarak var olmak.”
“Bedenim de ruhum da kadın ama erkeklerle kaldım. Maruz kaldığım cinsel ve psikolojik şiddetin keşke herhangi bir cümleyle tarifi olsaydı.”
“Dışarıda olduğuna sevinemiyorsun çünkü iş yerleri seni potansiyel ‘suçlu’ kabul ederek yaşama şansı tanımıyor.”
“Hak odaklı çalışma alanlarına yaptığım iş başvurularında bile hapishane geçmişimin olumsuz olarak karşıma çıkması umutsuzluğumu daha da arttırdı.”
Eski mahpuslar için bir dönemini hapishanede geçirmiş olmaktan daha kötüsü belki de toplum tarafından yaşatılan bu ikincil cezalandırma halidir. İkincil cezalandırma bir insan hakları ihlalidir. Kişilerin bundan korunması ve yeniden güçlendirilmesi en başta devletin sorumluluğudur. Hapishane deneyiminin yarattığı travmaların farkında olarak eski mahpus kadın ve LGBTİ+ların tahliye sonrası ömür boyu cezalandırılmalarına son verelim.
Reblogged this on HAPİSTE KADIN.